Son dönemlerde birçok kez karşımıza çıkan açlık ve yoksulluk sorunları, toplumumuzda derin yaralar açmaya devam ediyor. Bu sorunların en dramatik örneklerinden biri ise küçük Meryem'in yaşadığı trajik hikaye. Meryem, henüz 6 yaşında olmasına rağmen, yaşadığı zorluklar ve açlıkla mücadele etmek zorunda kalan bir çocuk. 25 kilodan 10 kiloya düşen bu küçük kız, birkaç ay içinde sağlığını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Meryem'in hikayesi, sadece bireysel bir trajedi olmanın ötesinde, toplumsal bir çığlık niteliği taşıyor. Bu haber, okurları hem küçük Meryem'in dramıyla tanıştırmayı hem de açlık gibi kritik bir soruna dikkat çekmeyi amaçlıyor.
Küçük Meryem'in ailesi, maddi zorluklar içinde yaşam mücadelesi veriyor. Babası çalışmıyor, annesi ise evde çocuklarıyla ilgilenmek zorunda kaldığı için iş bulmakta zorlanıyor. Aile, günlük yaşamlarını sürdürebilmek için gerekli olan temel gıda maddelerine erişmekte büyük sıkıntılar yaşıyor. Meryem, yaşıtları gibi sağlıklı beslenmek bir yana, çoğu zaman aç kalıyor. Bu durum, onun fiziksel ve psikolojik sağlığını ciddi şekilde etkiliyor. Aile, MAH-A (Mücadele Ağı Hayır) gibi yardım kuruluşlarından destek almayı denese de, küçük kızın durumu her geçen gün daha da kritik bir hale geliyor.
Meryem'in hikayesi, açlıkla mücadelede toplumsal duyarsızlığın ne denli büyük bir sorun olduğunu gözler önüne seriyor. Türkiye'de her yıl binlerce çocuk, yetersiz beslenme kaynaklı sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalıyor. Ancak, bu duruma dikkat çekmek, sadece bireysel bir çaba olmaktan çıkmalıdır. Devlet ve sivil toplum kuruluşları, çocukların sağlıklı büyümesi için gerekli tedbirleri almalı, sosyal yardımlaşma sistemlerini güçlendirmelidir. Ayrıca, toplum olarak bireysel olarak da bu tür durumları görmezden gelmeyi bırakmalı, Meryem gibi çocuklara el uzatmalıyız. Ne yazık ki, Meryem’in durumu, fiziksel gerilemenin yanı sıra, psikolojik olarak da büyük bir travmaya dönüşmekte. Hükümet ve ilgili kuruluşlar, benzer durumdaki çocuklar için acil çözümler bulmalı ve bu trajediyi sona erdirmelidir.
Küçük Meryem'in yaşadığı durum, sadece kendi hayatını etkilemekle kalmıyor. Aynı durumda olan birçok çocuk var ve toplumsal duyarsızlık, bu çocukların sesinin duyulmamasına neden oluyor. Her birimizin, yaşanan bu tür ihlallere karşı and içerek harekete geçmesi gerektiğini unutmamak gerekiyor. Belki de Meryem’in hikayesi, hepimizi harekete geçirecek bir dönüşüm yaratabilir. Bu nedenle, Meryem'in yardımına koşmak, sadece bir insanlık borcu değil aynı zamanda geleceğimizi koruma sorumluluğumuzdur. Yardımcı olabilmek için el birliğiyle çaba sarf etmeli, bu çocukların hayatlarını iyileştirmek için taşın altına elimizi koymalıyız. Aksi takdirde, geleceğimizin teminatı olan bu çocukların umutları daha fazla kararmaya devam edecektir.
Sonuç olarak, küçük Meryem gibi çocukların yaşadığı durumları değiştirmek için bilinçli adımlar atmak, toplumsal bir sorumluluk haline gelmeli. Kendimize sormamız gereken en önemli soru ise şu: Bizler bu yardıma muhtaç olan çocuklar için ne yapıyoruz? Meryem’in sesi, duyulmayı bekleyen birçok çocuğun sesidir. Gelin, bir adım atarak, onların hayatlarına dokunalım. Unutmayalım ki, her çocuğun sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürme hakkı vardır.