Marmara Denizi’nde 22 Ekim 2023 tarihinde meydana gelen 3 büyüklüğündeki deprem, hem bölge halkında hem de uzmanlar arasında büyük bir endişeye yol açtı. Depremin ardından yaşanan bu gelişmeler, Türkiye'nin yağmur ve rüzgar gibi doğal olaylardan çok daha fazla kaygı uyandıran sismik aktiviteleri açısından önem taşıyor. Marmara Bölgesi'nin yerleşim alanları, sık sık meydana gelen depremlerle yüzleşmek zorundayken, bu tür olaylar fay hatlarının yeniden aktive olabileceği konusunda korkuları artırmaya devam ediyor.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi'nden alınan bilgilere göre, depremin merkez üssü Marmara Denizi'nin güney kesiminde yer aldı. Derinliği 10 kilometre olarak tespit edilen deprem, ağırlıklı olarak İstanbul'un güney bölgelerinde hissedildi. Sarsıntının ardından, vatandaşlar sosyal medya üzerinden yaşadıkları korku anlarını paylaştı. Uzmanlar, bu büyüklükteki bir depremin, yer yüzeyine yakın olmasının yanı sıra birçok insana korku salabileceğini vurguladı. Ancak yine de panik yapmanın yersiz olduğunu belirtiyorlar çünkü bu tür küçük depremler, genellikle daha büyük bir depremin habercisi değildir.
İstanbul Teknik Üniversitesi'nden sismolog Dr. Aylin Erdem, bu büyüklükteki bir depremin, bölgede sıklıkla karşılaşılan doğal bir durum olduğunu ifade etti. “Marmara Denizi, aktif bir fay hattına sahip. Bu nedenle bu gibi ufak depremler, fay hattının hareketliliğini sürdüğünün bir göstergesi. Ancak endişelenecek bir durum yok, bu tür küçük sarsıntılar, yerin kendini dengeleme mekanizmasında önemli bir rol oynar." dedi. Bu açıklama, bir nebze olsun halkın endişelerini hafifletmeye yardımcı oldu. Ancak yine de uzmanlar, marmara bölgesinde ilerleyen dönemlerde daha büyük sarsıntılar olabileceğini de göz ardı etmemek gerektiğini belirtmektedir.
Deprem sonrası bölgede yürütülen çalışmalar ve izleme sistemleri devam etmekte. Maden ve Jeoloji Mühendisleri Odası, Marmara’nın sismik geçmişi ve olası büyük depremler konusunda kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla çeşitli seminerler düzenlemeye başladı. Depremin ardından yapılan bu tür çalışmalar, halkın bu tür doğa olaylarına karşı daha hazırlıklı olmasını sağlarken, aynı zamanda olası hasar durumlarını en aza indirmek içinde önem taşımaktadır.
Sonuç olarak, Marmara Denizi’nde gerçekleşen 3 büyüklüğündeki deprem, sismik aktivitelerin devam ettiğini gösterirken, bölge halkının dikkatli ve hazırlıklı olmasını gerektiriyor. Beklentiler, uzun vadede daha büyük sarsıntıların yaşanabileceği yönünde. Bu nedenle, bölgedeki yapıların depreme dayanıklılığı artırılmalı ve halk bilinçlendirilmelidir. Her ne kadar bu tür ufak sarsıntılar rahatsız edici olsa da, uzmanların bilgiler ışığında hareket etmek, bu doğal felaketlerle baş etme yollarımızı güçlendirecektir.