Toplumda kadına şiddet ve psikolojik baskının sonuçları ne yazık ki birçok trajediyi beraberinde getiriyor. Son günlerde yaşanan bir olay, bu olguları bir kez daha gözler önüne serdi. Adana’da, bir kadın kocası tarafından sürekli itibarsızlaştırıldığı ve aldatıldığı iddialarıyla karşı karşıya kaldı. Bu tartışmanın sonunda yaşananlar ise, bir kadının sınırlarını zorlayan bir durumun nasıl patlak verebileceğini gösterdi. Olayın detaylarına inelim.
Her şey, gece saatlerinde başlayan bir tartışmayla başladı. 35 yaşındaki Emine Y., kocası Ahmet Y. ile evde birikmiş sorunları üzerine konuşmak üzere bir araya geldi. Başlarda sıradan bir tartışma gibi başlayan diyalog, zamanla şiddet dolu bir çirkinliğe dönüştü. Ahmet Y.’nin "Sen beni aldatıyorsun" sözleri, Emine Y.’nin içindeki öfkeyi tetikledi. Daha önce de benzeri sözler duyduğu için başına gelenlerin bir tekrarından korkmaya başladı. Kocası, hem psikolojik hem de fiziksel şiddet uygulamaktan geri durmamış, Emine’yi perşembe gecesi ağır bir şekilde dövmüş ve tehdit etmişti. Kocası tarafından köşeye sıkıştırılan Emine Y., bir anda çaresiz duruma düştü.
O gece kocasından gördüğü şiddet, onun zihninde bir kırılma noktası oluşturdu. Ahmet’in elinde tuttuğu bıçağı görünce ne yapacağını bilemedi ve bir anlık öfkeyle kocasının üzerine saldırdı. O an, Emine'nin tüm çaresizliği ve öfkesi, boğazına kadar geldiği baskıcı hayatını kırmaya yönelik bir anlık hamleye dönüştü. Bıçağı kocasına saplayarak onu ağır yaraladı. Emine, ‘Seni sevmek için ölemem beni daha fazla dövemezsin!’ diyerek, hayatındaki tüm kısıtlamaları da ardında bırakıp onun üzerine gitti. O an, bir kadının ruhundaki tüm acıların, korkuların ve çaresizliklerin bir anlık patlamasıydı.
Bu kanlı olay, sosyal medyada büyük yankı uyandırdı. Gözler önüne serilen bu durum, toplumda kadına yönelik şiddetin ve cinsiyet eşitsizliğinin boyutlarını bir kez daha gün yüzüne çıkardı. Çoğu kullanıcı, Emine Y.’yi bir ‘kurban’ olarak görüp kendisine yöneltilen haksızlıkları protesto ederken, bazıları ise bu durumu aşırı bir davranış olarak değerlendirdi. Her ne kadar Emine’nin davranışı birçokları tarafından birer intikam olarak düşünülse de, onun yaşadığı ruh hali ve maruz kaldığı koşullar göz önüne alındığında, sosyal tartışmaların boyutu daha da derinleşti.
Bazı sosyal medya kullanıcıları, "Kadınları dövmek, ceza almamak için başkalarını katletmelerine neden olmamalı", "Kendi iradesiyle karar vermek için kadına olan psikolojik baskıları azaltmalıyız" gibi ifadelerle durumu sorguladı. Özellikle kadın hakları savunucuları, kadınların yaşadığı ruhsal baskının ve fiziksel şiddetin ciddiyetinin farkındalığını artırmak için çeşitli kampanyalar başlatarak dikkat çekti. Bu olay, Türkiye’de aile içi şiddet, cinsel istismar ve kadına şiddet konularının yeniden gündeme gelmesine, toplumda bir farkındalık yaratmaya yönelik yeni tartışmalara yol açtı.
Çözüm yolları aramak adına ortak meskenlerde toplanan toplum kesimleri, aynı zamanda kadına şiddetle mücadele eden sivil toplum kuruluşları, bu konunun yeterince değerlendirilmiyor olduğunu düşünerek çeşitli etkinlikler düzenlemeye başladı. Herkesin bu olaydan anladığı farklı bir şey olsa da, kimsenin göz ardı etmemesi gereken bir gerçek var: Kıskançlık veya öfke, insanları çok farklı yönlere itebilir ve maalesef bu durum, ne yazık ki ciddi sonuçlar doğurabilir.
Sonuç olarak, kadına yönelik şiddet, sadece fiziksel bir zarar değil, ruhsal bir çöküş yaratıyor. Emine Y.’nin yaşadığı durum, sadece bir kadının değil pek çok kadının sessiz kalmasına neden olan derin bir sorunun dışavurumuydu. Unutulmamalıdır ki, her bireyin birer insan haklarına sahip olduğu, toplumda tüm bireylere eşit muamele edilmesi gerektiği gerçeği göz ardı edilmemelidir. Kadınlar da tıpkı erkekler gibi özgürlük, saygı ve sevgiye ihtiyaç duyar. Bu trajik olayın ardından, umarız ki toplumumuzda gerekli değişim ve farkındalık sağlanır.