İklim değişikliği, günümüzde karşı karşıya olduğumuz en büyük küresel sorunlardan biri. Bu bağlamda Türkiye, iklim değişikliğiyle mücadele etme yönündeki kararlılığını 2021 yılında kabul edilen İklim Kanunu ile ortaya koydu. 2025 yılına yönelik hedefleri ve bu yasayla birlikte gelen yeni düzenlemeleri merak edenler için bu makalemizde İklim Kanunu'nun detaylarını ele alacağız.
İklim Kanunu, Türkiye'nin iklim değişikliğiyle mücadele, karbon salınımını azaltma ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerini destekleme amaçlı oluşturulmuş bir yasal çerçevedir. Bu kanun, iklim değişikliği ile ilgili stratejik planlamaların temelini atarken, aynı zamanda çevreyi koruma noktasında da önemli düzenlemeleri beraberinde getiriyor. Türkiye'nin 2053 net sıfır emisyon hedefi çerçevesinde, 2025 yılı ve sonrası için atılacak adımları belirleyen bu yasa, birçok sektörü doğrudan etkileyecek.
İklim Kanunu; iklim değişikliğiyle mücadele amacıyla gerekli olan stratejilerin belirlenmesini, sürdürülebilir gelişim ilkelerine uygun yatırımların teşvik edilmesini ve çevresel sürdürülebilirliğin sağlanmasını hedefliyor. Bu sayede, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için gerekli yasal altyapının kurulması amaçlanıyor. Kanun, birçok kuruluşun ve kamu kurumunun bu alandaki çalışmalarını koordine etmesi için bir çerçeve sunmaktadır.
İklim Kanunu'nun 2025 hedefleri, Türkiye'nin iklim politikalarının en önemli dayanak noktasını oluşturmaktadır. Bu hedefler, karbon salınımını azaltma, enerji verimliliğini artırma, yenilenebilir enerji kaynaklarını daha aktif bir şekilde kullanma ve çevresel sürdürülebilirliği sağlama konusunda atılması gereken adımları içeriyor. 2025 için belirlenen hedeflerden bazıları şunlardır:
Kanunun yasalaşma süreci, kamuoyunda geniş bir yankı buldu. İlk olarak 2021 yılında TBMM'ye sunulan taslak, çeşitli aşamalardan geçerek nihayetinde yasalaştı. İlgili maddeleri içeren metin, 2022 yılında Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Hükümet, 2025 hedeflerine ulaşmak amacıyla; sanayi, tarım, ulaştırma ve enerji sektörlerinde çeşitli reformlar planlıyor. Bu reformlar, hem kurumlar düzeyinde hem de bireylerin günlük yaşamlarında iklim değişikliği bilincinin artırılmasını kapsıyor.
Yasal sürecin devamında, kamu kurumları ve özel sektör uygulamaları için iklim dostu projelerin teşvik edilmesi, uluslararası iş birliklerinin artırılması ve çevresel eğitim programlarının geliştirilmesi bekleniyor. Bu noktada, çevre dostu yatırımcıların desteklenmesi ve yerel yönetimlerin bu sürece katkıda bulunması adına gereken çabalar artırılacak.
Sonuç olarak, İklim Kanunu, 2025 yılı ve sonrasındaki çevresel hedeflerle Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelesinde yeni bir dönemin kapılarını aralamaktadır. Bu yasayla birlikte dünya genelindeki iklim standartlarına uyum sağlama çabası, sadece çevre için değil, aynı zamanda ekonominin sürdürülebilirliği açısından da hayati bir öneme sahiptir. Herkesin bu mücadelede üzerine düşeni alması gerektiği gerçeğiyle, Türkiye’nin iklim politikalarında daha aktif bir rol üstlenmesi bekleniyor.