Bahar Aksu cinayeti, Türkiye’yi derinden sarsan olaylardan biri olarak gündemdeki yerini korumaya devam ediyor. 2022 yılının Mayıs ayında hayatını kaybeden Bahar Aksu'nun, bir süre kaybolduktan sonra cesedinin bulunması, cinayeti detaylandıran soruşturmalara sebep oldu. Uzun süren soruşturma ve duruşmaların ardından, ailenin ve toplumun sabırsızlıkla beklediği gelişme nihayet yaşandı. Cinayetin işlendiği günlerden itibaren adaletin yerini bulması için büyük bir çaba sarf eden Aksu ailesi, şimdi de mahkemede istenen cezayı öğrenmenin öncesiz bir tesellisi ile karşı karşıya.
Rüstem Elibol, Bahar Aksu’yu öldürmekle yargılanan baş şüpheli olarak ortaya çıktı. Duruşmaların başladığı tarihlerde birden fazla suçlamayla karşı karşıya kalan Elibol, Aksu'nun cinayetinden dolayı ağırlaştırılmış müebbete çarptırılması talebiyle yargılanıyordu. Evli bir adam olarak Bahar'ın hayatına müdahale etmesi ve belirsiz ilişkileri dolayısıyla, bu davanın birçok farklı boyutu da kamuoyunu yakından ilgilendiriyordu. Medyada geniş yer bulan duruşmalarda, Elibol’un Bahar’a karşı olan tavırları, ilişki süreci ve uygun adımlarını atma konusundaki yanlış kararları mercek altına alındı. Aksu’nun aile üyeleri ve yakın arkadaşları, Elibol’un güçlü sosyal ilişkileri ve psikolojik durumunu sorgularken, cinayetin çıkış noktasına dair birtakım detaylar ortaya çıktı.
Mahkemenin en son kararında, savcı Elibol'un suçlamaları karara bağlamakla birlikte, cinsel saldırı gerekçesiyle ek iddialarda bulunuldu. Bahar Aksu'nun kendisiyle ilgili yaşamsal bir tehlike hissettiği, tanıklıklarıyla da desteklenerek mahkemeye sunuldu. Rüstem Elibol'a, mahkeme tarafından, cinayet ve cinsel saldırı suçlamalarının yanı sıra, "kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet cezası talep edilmesi, halk arasında büyük bir yankı uyandırdı. Aksu'nun öldürülmesi, sadece bir cinayet değil, bir toplumsal travmayı da beraberinde getirdi. Bu cinayet aynı zamanda, kadına yönelik şiddet ve cinsiyet eşitliği konularında da önemli bir gündem maddesi haline geldi.
Bu olayın ardından Mahkeme, toplumda bir örnek yaratılmasının isteğiyle, daha katı cezaların verilmesi gerektiğine vurgu yaptı. Bahar Aksu'nun ailesi, bu süreçte yaşadıkları acıyı ve kaybı dile getirerek, adaletin bir an önce yerini bulması için tepkilerini dile getirdi. Adalet Bakanlığı’nın konuya yaptığı müdahaleler ve destek mesajlarıyla birlikte, cinayetin gündemden düşmemesi gerektiği, kadınların güvenliği açısından son derece önemli bir husus olduğu vurgulandı.
Bahar Aksu cinayetinin ardından adaletin yerini bulması amacıyla damgasını vuran cesur seslerle birlikte birçok dernek ve kadın aktivisti harekete geçerek, benzer olayların önüne geçilmesi için fısıldadıkları seslerini artırmaya yönelik kampanyalar başlattılar. Bahar’ın cinayeti, maalesef toplumda insanın kendi güvenliği için geçmesi gereken sınırların ne kadar kritik bir noktada olduğunu gösterdi. Elibol’un istenen cezası, yalnızca Bahar Aksu’nun anısına değil, aynı zamanda tüm bayanların hakları ve güvenliği adına kritik bir dönüm noktası olarak kaydedildi.
Adaletin ne zaman yerini bulacağı ve toplumda kadınları koruma anlamında ne tür adımlar atılacağı, herkes tarafından merakla bekleniyor. Bu gelişmelerin baharının Aksu'nun ruhu için bir nebze olsun huzur getirmesi, Türkiye’de kadına yönelik şiddetle mücadele adına bir mücadele simgesi olmalıdır. Bahar Aksu'nun davasının gelişmeleri, ilerleyen günlerde Türkiye genelinde üzerinde durulması gereken bir sorun olmakla birlikte, yalnızca hukuk sisteminin işleyişi değil, aynı zamanda toplumsal algıyı da derinden etkileyecek bir vaka olmaya devam edecektir.
Bu hikayenin sonu ne olacak? Bekleyip göreceğiz. Ancak Bahar Aksu'nun hatırası, onun yaşadığı adaletsizliğe karşı durmak için bir ilham kaynağı sunmakta. Cinsiyet eşitliği ve kadın haklarının savunulması adına her bir kelime, her bir ses, bu mücadelede bir adım daha ilerlemeyi sağlayacak kadar önemlidir. Bahar Aksu'nun davası sadece bir adalet arayışı değil; aynı zamanda tüm kadınların, toplumda eşit biçimde var olma mücadelesidir.